Teknolojik ilerlemelerdeki hız ve çeşitlilik günümüzde çoğumuzu çağdaş bir aydın gibi düşündürüyor. Geri kalmışlıktan kurtulmak ve ileri teknolojiye sahip olan toplumların seviyesine ulaşmak adına teknolojiyi ve zekayı neredeyse kutsayan bir tavir içindeyiz.
Yaşayış tarzımızı basitleştirdiğini, kolaylaştırdığını, daha konforlu hale getirdiğine inandığımız buluş ve olanaklara rağbetin, bizi faniliğe gereğinden fazla bağladığının, eğlenceye sevk ettiğinin, aslî görevlerimizi unutturan bir koşuşturmaya mahkum ettiğinin ise farkında değiliz.
İlerilik-gerilik kavramlarına kendi ölçülerimizle evrensel bir tarif veremediğimiz gibi, zekâ eseri olan buluşların ne kadar akıllıca olduğunu da sorgulamıyoruz.
Akıllı cihazların, bilgisayarların en zor, en karmaşık fonksiyonlarını kullanmada zorluk çekmeyen çocuklarımızın ahlâkı, edebi, saflığı ile değil, zekâsıyla övünür olduk.
Halbuki zekâ, ister ilişkileri anlama, problem çözme ve yeni şartlara uyabilme kabiliyeti, ister icat veya keşif gücü, ister kavrayış hızı şeklinde tarif edilsin, nihayetinde Allah vergisidir.
Zeka tabiki geliştirilebilir ama burada anlatılmak istenen zaten var olan bir potansiyelin ortaya konulması yahut daha verimli kullanılmasıdır.
Var olması konusunda hiçbir müdahalemizin olmadığı bir kabiliyetle övünmenin manasızlığı bir tarafa, bunun diğer insani vasıflar gibi nefsi yükselterek Allah'a teslimiyeti zorlaştıran bir tehlikeyi bünyesinde barındırdığı da unutulmamalıdır.
Zekânın bu tehlikesine işaret hususunda Abdülhakim Arvasi hazretlerinin, kendisini ilk ziyaretinde kıldan ince kılıçtan keskin suallerine cevap bulmanın guveniyle dönüp giden Necip Fazıl'ın arkasından, "Keşke bu kadar zeki olmasaydı" dediği rivayet edilir.
Bugün yeryüzünde birçok topluluk, kalkınma ve ilerleme adına zevk ve eğlenceyi savunduğunun farkında değil.
Yararı ve gerekliliği sorgulanmayan yüksek teknolojili cihazlar karşındaki hastalıklı hayranlık zekaya olan hayranlığı artırdığı gibi tüketimi de tetikliyor. Zekanın bu derece yükseltilmesi akletmeye de mani olmaktadır.
Hâsıl kelâm, marifet zekada değil akledebilmektedir.